Beşinci sınıfın yazıydı yanılmıyorsam. Günlerimi oradan oraya bisiklet sürerek, paten kayarak, yapraklarla oyuncak yemekler pişirerek ve bulduğum tüm Buzzy dondurmaları yutarak geçiriyordum. Müthiş bir özgürlük. Akşam yemeğine kadar oyun, yemek sonrası yine oyun.
Annem bana lame sandaletler almıştı. Roma tarzı, ayaklarını kafes gibi saran lame iplerden yapılmış sandaletler. Lame rengi solana dek giydiğim, paramparça ettiğim sandaletler.
Bir gün, oyunun tam ortasında sokağın başında oturan bir eve davet edildiğimizi anımsıyorum. Ben mahallede yeni olduğum için sahibini tanımadığım ama arkadaşlarımın çok iyi tanıdığı bir ailenin evine. Aileyi hatırlamıyorum ama evin benim yaşımdaki kızını hatırlıyorum. Saçları tamamen dökülmüş, kara gözlü, solgun bir kız. İçeri yüzünde beyaz bir maskeyle giriyor. Mümkün olan en uzak köşede oturuyor.
Ne konuştuğumuz, neden davet edildiğimiz, ne kadar oturduğumuz silinmiş gitmiş. Sadece ayaklarıma baktığımı hatırlıyorum. Eve girerken çıkardığım sandaletlerin iplerinin bıraktığı beyaz izler hariç toz toprak içinde kalmış küçük çocuk ayaklarım. Utançla burulan içim. Ve bir şeyle daha. Adını koyamadığım bir duygu. Üzüntü, suçluluk ve ağlama isteği.
Çocukların çok hasta olabileceğini o gün keşfediyorum işte. Sonra ölüm haberi geliyor. O gidiyor ama o kara, üzgün gözler peşimi bırakmıyor. O oyun oynayamazken benim oynayabiliyor olmam bir suç işlemişim gibi bırakmıyor peşimi.
Yıllar sonra, kendimi çok çeşitli hastalıkları yüzünden bir sürü sıkıntı yaşamak zorunda kalan çocuğun hayatını bir nebze olsun tatlandırmaya yarayacak bir işi icra ederken, sağlıklı tarifler üretirken buluyorum. Çocuklar söz konusu olunca bir kaplana dönüşüyorum. Tesadüf mü? Bilmiyorum.
Bu dünyada çok fazla kötülük var. Çok fazla adaletsizlik var. Çok fazla üzüntü var. Hepsine bir anlam yükleyebiliyor insan. Ama varlıkların en masumu olan çocukların hastalığına, acısına, ölümüne, üzüntüsüne yükleyemiyor. İnanç, mantık… Bir işe yaramıyor. Yaramıyor.
ACILI MERCİMEK KRAKER
İçindekiler :
2 su bardağı mercimek unu (@talyafoods)
150 ml (3/4 su bardağı) içme suyu
2 çorba kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı acı biber salçası
1 tatlı kaşığı toz acı biber
1 çorba kaşığı besin mayası (isteğe bağlı)
Yapılışı:
1-Kraker hamuru malzemelerini geniş bir kapta karıştırarak yoğurun. Suyu azar azar, kıvama göre ekleyin. Ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin.
2-Hamuru iki pişirme kağıdı arasında 1 cm kalınlığında açın. Üzerindeki pişirme kağıdını çıkarın. Alttaki pişirme kağıdı ile birlikte fırın tepsisine yerleştirin.
3-Önceden ısıtılmış 160C fırında 10 dakika pişirin. Fırından alıp dilimleyin. Böylece aralarından hava geçişi sağlanacak ve krakerler kıtır kıtır olacak. Üzeri hafif kızarmaya başlayana dek 30 dk kadar daha pişirin.
5-Fırında soğuyup katılaşmaya bırakın. Dip sos ile servis edebilirsiniz.
Comments (3)
Olmadı,mercımek cok baskın bır tat bıraktı ve begenmedı cocuklar…
sağlık olsun, başka bir unla deneyebilirsiniz
Tarifi aynen denedim, tadını çok sevdim. Tıpkı piyasada satılan glütensiz bir ürüne benziyor, fakat ev yapımı olduğu için benim için daha değerli ve lezzetli.