Hiç kendinizi içinde bulunmaktan zerre hoşlanmadığınız, nasıl olup da sürüklendiğinizi anlayamadığınız bir durumda buldunuz mu? İlla ki olmuştur.
Author / badeninsekeri
Bu hafta hayatın bana verdiği limonlarla limonlu bir tart yaptım. Güzel oldu, unutulmaz oldu.
“Okula gitmek istemiyorum.” dedi geçen hafta. Geçirdiği hastalık sebebiyle ağzı burnu uçuk dolmuş, kan şekeri dengesizleşmişti.
Saat sabahın altı buçuğu. Üzerimde kolsuz siyah elbisem, ayağımda topuklu ayakkabılarım, elimde laptop çantam. Benden ayrılmak istemediği için ağlayan bebeğimi anneme bırakarak evden fırlıyorum.
Doğum gününü ilk defa kutlamış. Doksan senelik hayatınızın tek bir defa bile doğum günü kutlamadan geçtiğini hayal edebiliyor musunuz? Var olmaya isyan etmek gibi.
Eskiden doğum gününü her sorduğumda geçiştirirdi zaten.
Film bittikten çok sonra bile aklım filmin anlatmak istediklerinde kaldı.
Bu aralar aramız hiç iyi değil. Benden hep bakışlarını kaçırıyor. Görmek istemiyor sanki. Birlikteyken de eskisi gibi eğlenemiyoruz. Pazar gecesi gibi, yılbaşından sonraki gün gibi, bayramın son günü gibi… Tatsızız.