Dün kucağımda arkadaşımın minicik bebeği vardı: onun o sıcacık mis kokusu, minicik elleri, minicik burnu derken neredeyse altı yıl öncesine döndüm.
Category / GAPS
Bu yazıyı yazmadan saatler önce arabada, evimize dönmeye çalışırken, sanki kalbimi demirden bir yumruk sıkıyordu. Karnımın orta yerinde bir panik duygusu, bolca çaresizlik, korku ve hepsinden kötüsü, üzüntü.
Geçenlerde anneme yatılı misafirliğe giderken cüzdanımı yanıma almayı unutmuşum iyi mi. Yanımda kimlik bile yok. Bade’yi uyutacağım derken ben de dokuz gibi uyuyakalmışım. O gün adım sayarıma göre neredeyse 12.
Ben okumayı beş yaşında öğrenmişim. Annemler birinci sınıfı atlatmayı düşünmüşler ama sonra vazgeçmişler. Hala yapıyorlar mı bilmiyorum, ama o zamanlar okumayı öğrenenlere kurdele takarlardı.
Geçen gün bir okuyucum yazmış, bir anne olarak okul öncesi öğretmeninizden neler beklersiniz diye… Ne tesadüftür, okullar açıldığından beri üzerinde düşündüğüm bir konuydu.
Evimdeyim, ama evimde hissetmiyorum bugün.
Bir türlü geçmeyen bir endişe atağı tehlikesi var göğsümün orta yerinde. Yerli yersiz çirkin başını çıkarıveren…ve beni kendi kendimle bile rahat ettirmeyen.