Dün kucağımda arkadaşımın minicik bebeği vardı: onun o sıcacık mis kokusu, minicik elleri, minicik burnu derken neredeyse altı yıl öncesine döndüm.
Category / Paleo
Bu yazıyı yazmadan saatler önce arabada, evimize dönmeye çalışırken, sanki kalbimi demirden bir yumruk sıkıyordu. Karnımın orta yerinde bir panik duygusu, bolca çaresizlik, korku ve hepsinden kötüsü, üzüntü.
Geçenlerde anneme yatılı misafirliğe giderken cüzdanımı yanıma almayı unutmuşum iyi mi. Yanımda kimlik bile yok. Bade’yi uyutacağım derken ben de dokuz gibi uyuyakalmışım. O gün adım sayarıma göre neredeyse 12.
Bundan dokuz ay kadar önce Endokrinoloji test sonuçlarımı elime aldığımda yıllardır farkına varmadığım sinsi hastalığımın bana verdiği zararları tam olarak idrak etme şansı bulmuştum. Karaciğer değerlerim altüst olmuştu.
Ben okumayı beş yaşında öğrenmişim. Annemler birinci sınıfı atlatmayı düşünmüşler ama sonra vazgeçmişler. Hala yapıyorlar mı bilmiyorum, ama o zamanlar okumayı öğrenenlere kurdele takarlardı.
Bundan tam otuz yıl önce, 1987 yılının Mart ayında dedemi kaybettiğimizde ben üç yaşındaydım. Son nefesini o yılın meşhur Mart kar fırtınası sırasında vermiş.