Genel Tatlılar

Elmalı Pay

Dört duvarın içinde yapayalnız bir kız çocuğu. Okula gidemiyor, arkadaşlarını göremiyor, dışarı sadece belirli saatlerde çıkabiliyor ve o saatlerde de birlikte oyun oynayabileceği bir yaşıtını bulma ihtimali yok denecek kadar az. Bir de tip1 diyabet gibi bir derdi var. Kan şekeri dalgalanmaları ruh halini etkiliyor.

Netflix izlemek istiyor, Sünger Bob izlemek istiyor, cep telefonunda oyun oynamak istiyor. Atıştırmak istiyor ve çiğnediği her lokma ile birlikte bu yaşında hissetmemesi gereken duygularını da çiğniyor. Arkadaşlarıyla hasretini görüntülü aramalarla gidermek istiyor. Yığınla ödevi var bir yandan. Haftanın her günü bu ödevlere yenisi ekleniyor.

Cep telefonuyla oyun oynayabilir miyim anne?

Sadece bir saat. O da ödevlerini yaptıktan sonra. Ne kadar da ezbere bir cevap.

Ayaklarını yere vuruyor, kendini yerden yere atıyor, saçını başını yoluyor, bağırıyor. Onun yerinde olsam ben de bana kızardım. Çok kızardım. Mutsuz etmek için mi doğurdun beni derdim. Arkadaşlarıma anneleri izin veriyor diye bas bas bağırırdım.

Sınıf arkadaşları ile buluştuğu bir oyun var. Hepsi birer avatar yaratıp havuzlu eğlence parkında buluşuyorlar. Kaydıraktan kayıyor, paten kayıyor, top havuzunda zıplıyor, kovalamaca oynuyorlar. Oyunları sanal. Kendileri sanal. Haz, olabildiğince gerçek. Ama dışarıda hareket ederken atması gereken enerjiyi atamıyor ve o enerjiyi bir ejderha misali bize püskürtüyor.

Otoriter eğilimli bir anne olduğumu hep biliyordum: Bana ters cevap verdiğinde, ayaklarını yere vurduğunda sinirleniyordum. Ama işin aslı, geçtiğimiz yıl beni bir aynaya bakmaya zorladı. Hala boalasam da artık daha iyi görebiliyorum. O benim komutam altındaki bir asker değil. O zor duyguların köprüsünden geçerken sadece onun elini tutmalıyım, köprüyü sallamamalıyım. O karantina altındaki bir şehirdeki yapayalnız ve mutsuz çocuklardan biri. Yine de bu sosyal izolasyona olabildiğince dayanmaya çalışıyor. Cesurca. Ona ihtiyaç duyduğu ebeveyn olmalıyım. Doğru olduğunu zannettiğim ebeveyn değil.

Hayatım boyunca yaptığım hiçbir şey beni annelik kadar zorlamadığını düşünüyorum. Sonra yine o enerji püskürmelerinden biri oluyor. Tuhaf Kızgın hissetmiyorum bu defa. Öfkemi bastırıyor ve sadece sarılıyorum ona. Sakinleşiyor.

Normal şartlarda bir saat olan telefon iznini de artırdım. Umurumda değil. Normal şartlar altında değiliz zira.

Elmalı Pay (Glutensiz, Rafine Şekersiz)

İçindekiler:

Hamuru için

2 su bardağı çiğ karabuğday veya yulaf unu

1 çorba kaşığı Hindistan cevizi unu

½ su bardağı eritilmiş tereyağı

½ su bardağı hurma suyu

1 yumurta (çırpılmış)

½ çay kaşığı vanilya özütü

*1 tatlı kaşığı psylium tozu – şart değil, dilerseniz hamura elastikiyet katmak için

İçi için

3 orta boy elma – rendelenmiş –veya ince dilimlenmiş

1 tatlı kaşığı tarçın

2 çorba kaşığı hurma suyu

1 su bardağı = 200 ml

Yapılışı:

1.Geniş bir kapta tüm hamur malzemelerini karıştırın, ele yapışmayan ve kulak memesi kıvamında bir hamur haline getirin. Buzdolabında yarım saat dinlendirin. İki eşit parçaya ayırın.

2.Oval pay kalıbınızı ıslatın, pişirme kâğıdı ile kaplayın. Pişirme kâğıdını kaba yerleştirmeden evvel buruşturursanız daha sabit duracaktır.

3.Elmaların kabuğunu soyun. Dilimlediğiniz/rendelediğiniz elmaları tarçın ve hurma suyu ile karıştırıp kısık ateşte yumuşayana dek 15 dk pişirin. Soğutun.

4.Hamurun ilk parçasını oklava yardımı ile 1 cm kalınlığında açın ve pay kalıbına serin. İçine elmalı karışımı koyun.

5.Kalan hamuru yine 1 cm kalınlığında açın, elmaların üzerine serin. Kenarları içe katlayıp hamura şekil verin. Üzerine bir bıçak yardımı ile kesikler atın.

6.Önceden ısıtılmış 160C fırında üzeri kızarana dek yaklaşık 40 dk pişirin. Ilık servis edebilirsiniz.

Write a comment