Bade bu aralar 23 Nisan provaları ile pek meşgul. 23 Nisan için 3-4 farklı gösteri hazırlıyorlar. Bizimki geçen gün provanın ortasında ayağım ağrıyor diye tutturunca öğretmeni hemen hemşirenin odasına götürmüş. Hemşiremiz de tabii Bade’nin numara yaptığını hemen anlamış. Laf arasında “Bade sen çok güzel parende atıyorsun hadi at bakalım” der demez bizim kız ayağının “ağrıdığını” unutup başlamış neşeyle parende atmaya. Sonra da aklına ayağının ağrıdığı numarası yaptığı gelmiş. Bu sefer ah vah edip yalandan topallamaya başlamış. Ben bir de bunların hepsini gözlerimle gördüm, çünkü bizimkinin numarası cep telefonu kameralarına da yakalanmış.
Huy edindi, sınıfta derslerden sıkıldığı an, “Kendimi kötü hissediyorum.” diyerek hemşire hanımın odasına kaçıyor. Öğretmenleri de tabii risk alamadıkları için izin vermek mecburiyetinde kalıyorlar. Peki neden mi kaçıyor? Çünkü sıkılıyor, ve bu onu mutsuz ediyor. İçgüdüsel olarak mutsuz olduğu bir ortamda kalmak istemiyor. Kendini seviyor, ve mutsuzlukla vakit kaybetmek istemiyor.
Öteki türlü fazla düzgün bir çocuk olurdu, ve bu benim isteyeceğim son şey. Çocuk, büyüse bile içinde bir yerlerde çocuk gibi olmalı. Neşelerimizin, tutkularımızın hatta üzüntülerimizin bile en yoğun ve en samimi olduğu an çocukluk çağıdır çünkü. Ve çocukluk çağında kafamızın içi hep o en güzel düşünceyle dolu olur: Nasıl daha fazla eğlenebilirim?
Yetişkinlik bu amaçtan uzaklaştırır bizi, araya zorunluluklar girer: Hayat kavgası, sınavlar, ödevler, sosyal zorunluluklar, nakit ve vakit yoksunluğu, iş.
Değişiriz.
“Yetişkinler karmaşık yaratıklardır, kaçamak cevaplar ve sırlarla dolu.”
― Roald Dahl
Bu yüzdendir ki fazla düzgün davranışlar, sahte ve kasıntı tavırlar, katı kurallar, ayıplayıcı bakışlar, zorlama gülümsemeler komik gelir bana. Böyle davranışları hafızama kaydederim, sonra da gizli gizli gülerim. Bu davranışların sahiplerinin çocuklarının da kendileri gibi olacağı gerçeği çok üzücü gelir bana.
Mutlu ve dolu dolu bir hayat geçirmeye çalışmak dışında başka bir kaygımız olmamalı aslında.
Upuzun, koskocaman bir çocukluk.
Bu tarife internette tesadüfen denk geldim. Orijinal adı Asya usulü Coleslaw olarak geçiyor. İtiraf etmeliyim, önce “bu ne böyle öğk ne alaka” diye düşündüm ama sonra bir şans vermeye karar verdim. İyi ki de vermişim çünkü çok ama çok beğendim. Bundan böyle favori salatalarımdandır, duyurulur.
Fıstık Ezmeli Coleslaw Salata
Kaynak: foodnetwork.com
İçindekiler:
1 küçük boy kırmızı lahana
3 tepeleme çorba kaşığı fıstık ezmesi*
1 çorba kaşığı limon suyu
2 çorba kaşığı bal
1 çorba kaşığı zeytinyağı
2 çay kaşığı rendelenmiş taze zencefil
3-4 sap taze soğan (ince kıyılmış)
Kaya tuzu
Üzeri için bir avuç kavrulmuş yer fıstığı
Yapılışı:
1-Kırmızı lahanayı ince ince kıyın, üzerine tuz ekleyip güzelce ovun.
2-Fıstık ezmesi, limon suyu, zeytinyağı, bal ve zencefili ayrı bir kasede homojen olana dek karıştırın.
3-Kıyılmış soğan, lahana ve sosu geniş bir kasede birbirine karıştırın.
4-Üzerine fıstıkları ekleyip servis edin.
Notlar:
*Ev yapımı fıstık ezmesi tarifi için Ezmeler & Soslar bölümüne göz atınız.