Odasında tek başına evcilik oynaması bizim için yeni.
Genellikle tek başına olmaktan hiç hoşlanmaz, ben mutfaktayken o da mutfakta oturur. Biz salonda bir şeyler izlerken o da oyuncaklarını salona getirir. Ben banyodayken kapının altından içeri küçük notlar yollar. Odasında mırıl mırıl bebeklerini konuşturmasını dinlemenin bizi rahatlatan bir tarafı var.
Bazense sesi hiç çıkmadığı oluyor. Babası sessizliği her fark ettiğinde Bade? diye sesleniyor ve ben içimde bir şeylerin korkuyla büzüştüğünü hissediyorum. Sesindeki endişe beni çok huzursuz ediyor. Endişeyle seslenmesini sevmiyorum. Endişeyle ona seslenmesini istemiyorum.
Yıllar oldu ama benim kadar alışık değil diyabetle yaşamaya. Ben diyabetle ondan daha çok görüşüyorum. Endişesi benim endişemle katiyen anlaşamıyor. Benim endişem huysuz ve yaşlı bir kediye benziyor : evde başka bir kediye daha katiyen tahammül edemiyor. Burası uzun zamandır onun evi. Biz ona aidiz.
Ve endişem kalbimin kuytu yerlerine – tıpkı o kedi gibi – sinsice saklanmayı seviyor. Ev canlı ve neşeli ve gürültülüyken kaçıp saklanıyor. Ortalık sessizleştiğinde bıyıkları titreyerek, gözleri karanlıkta parlayarak çıkıyor saklandığı yerden. Tırnaklarını etime geçirerek törpülüyor önce. Uykularımın içinde gezinip koşturuyor, bir rüyadan öbür rüyaya geçerken kapıların arasından süzülerek kaybolan kuyruğunun ucu ilişiyor gözüme.
Geceleri öyle acıyla miyavlıyor ki uyanıyorum, bölünüyor uykularım. En son ne zaman o olmadan uyuduğumu hatırlamıyorum.
“Bade?” diye sesleniyor babası karanlığın içine doğru,
“Efendim?” diye cevap geliyor.
Huysuz, yaşlı kedi mırıldayarak dolanıyor bacaklarıma.. Sürünüyor kapıya, duvarlara…
Gözden kaybolup evin bir yerlerinde uykuya dalıyor.
Tarife gelelim. Kahveye yaklaşık iki yıllık bir aradan sonra bu yaz tekrar başladım. Önce bir güzel abarttım elbette… Ve abarttım diyorsam kelimenin tam anlamı ile. Cildim hemen etkilendi. O yüzden bu aralar –eğer içeceksem- günde bir fincanı geçmemeye çalışıyorum.
Kekin içinde Hindistan cevizi şekeri görünce şaşırabilirsiniz, çünkü bilenler bilir, kullanma huyum hiç yoktur. Deneme amaçlı kullandığımı söyleyebilirim. Bu malzemeden hoşlanmayanlar yerine birebir ölçüde hurma püresi kullanabilirler.
Tarif eşimin annesine ait, birazcık değiştirip espresso ekledim o kadar.
Kahveli Islak Kek
İçindekiler:
Kek için
4 yumurta
1 fiske tuz
1 su bardağı Hindistan cevizi şekeri
½ su bardağı eritilmiş saf yağ/hindistancevizi yağı veya tereyağı
100 ml (1/2 su bardağı) ılık espresso
2 su bardağı badem unu
3 çorba kaşığı kakao
2 paket kabartma tozu
1 çay bardağı ince kıyılmış bitter çikolata
Sosu için
2 tatlı kaşığı kakao
1 su bardağı badem sütü/normal süt
2 tatlı kaşığı Hindistan cevizi şekeri
1 tatlı kaşığı saf yağ/Hindistan cevizi yağı veya tereyağı
Yapılışı:
1.Yumurtaları 1 fiske tuz ile çırpın. İçine espresso ve eritilmiş yağı ekleyip homojen olana dek çırpın.
2.Katı malzemeleri bir kapta karıştırın ve sıvı malzemelere ekleyin. Homojen olana dek karıştırın.
3.Ufak boy kare borcamı yağlayın ve hamuru içine dökün. Önceden ısıtılmış 160C fırında 45-50 dk pişirin. Süre fırından fırına değişiklik gösterebilir.
4.Keki fırından alın, o soğurken bir sos tenceresinde sos malzemelerini karıştırıp ısıtın. Ilıkken ılık kekin üzerine dökün.
5.Soğuyunca servis edebilirsiniz.
Comments (7)
sıla hn merhaba;
badem unu yerine fındık unu olurmu
merhaba olur
Sila hanim merhaba, tarif cok guzel. hindistan cevizi sekeri ni ne siklikla kullaniyorsunuz, hurma gibi daha az zararli seker mi sayiliyor? Tesekkurler
ilk defa kullandım, meraktan. Pek tercih etmiyorum, aynı esmer şekere benziyor
Sizinle bugun tanistim ve yazdiklarinizdan da tariflerinizdende cok etkilendim. Hayatin size hep gulumsetecek gunler gostermesini diliyorum yarin yapicam kekinizi biraz degistirerek cunku ben sadece erithyriol tatlandirici kullaniyorum sonucu bildiricem,sevgiler ve saygilar
teşekkürler!
Hikayeniz çok etkileyici.Kedi metaforuna bayıldım. Ben de özel bir çocuk annesiyim. Tarifleriniz çok çekici. Deneyeceğim. Her türlü kolaylıklar dilerim.