Bizim ortaokuldaki arkadaşlar whatsapp grubu kurdular. Kendimi sınıftan içeri girmiş, hepsiyle tekrar karşılaşmış gibi hissetim. Kalbim hopladı. Bu arada ortaokul diyorum ama sıradan bir ortaokul değil bizimkisi. Bahsetmişimdir. Çalıkuşu romanından fırlamış, tüm o rahibeleriyle falan, bildiğiniz kurgusal bir dünyaya benzeyen bir Fransız kız ortaokulunda okudum ben. Sonra yenilendi, restore edildi ama en güzel zamanlarını biz yaşadık.
O zamanlar yaşım henüz on iki. İlkokul yeni bitmiş. Ortaokulun ilk günü annem saçlarımı iki tane örgü yapmış. Okul eteğim o kadar uzun ki neredeyse ayak bileklerime değecek. Okulun bahçesinden girdiğim an okulun hiç de umduğum gibi bir dünya olmayacağını anlıyorum. Büyük sınıflardan gözüm korkuyor en çok : hepsi şık, havalı ve etekleri kesinlikle benimki kadar uzun değil.
Orada, Kezban Paris’te filminden bir sahnede gibi hissediyorum kendimi.
Yıllar geçtikçe ve kıdem yükseldikçe uyum sağlıyorum tabii. Kızıla boyanmış dönemin modasına uygun kesilen saçlar, çantalara takılan tüyler ve zincirler, renk renk bot ve spor ayakkabılar. Aslanlar, zürafalar, gergedanlar, antiloplar arasında hayatta kalmayı beceriyorum. Bir tür Mean Girls. Gerçek olanı.
Yine de güzel anılar kaldı bana diyebilirim. Tiyatro ve Kızılay kolu maceralarım. Biri evden gizlice votka getirdiği için sarhoş girdiğim beden eğitimi sınavı. Öğretmenlere Oscar’lık bir performans göstererek disiplin cezasından sıyrıldığım gün. Okulun son günü yaptığımız su savaşlarımız. Saçıma yapıştırılan sakız. Sör Paul’ün kısacık eteğimden yakalayıp bana avaz avaz bağırdığı merdivenler. Madame Tampigny’nin üniversite ayarındaki dersleri. Gerçek olup olmadığını asla öğrenemediğim, eski laboratuvardaki kavanozun içindeki cenin. Tozların ve yarı karanlığın arasında gördüğüm yazı : “Voila ce coeur qui a tant aimé les hommes”. Tavanarasında bulduğumuz sandık ve içindeki kıyafetler. Güneşli bir öğleden sonra kütüphanede karıştırdığım aşk romanı.
Güzel insanlar, güzel arkadaşlıklar, güzel anılar, güzel alışkanlıklar.
İyi ki diyorum her zaman. İyi ki!
Konudan tamamen alakasız tarife geçelim. Bu defa da güzelim çiğ köfteyi katlettim. Ama yapacak bir şey yok, çiğ köfte de yiyeceğiz tabii, özel beslenenlerin canı yok mu ?
Kolay Etsiz Çiğ Köfte
İçindekiler:
1,5 su bardağı kinoa ezmesi (150 gr Ceynatural marka)
1 çorba kaşığı domates salçası
1 çorba kaşığı acı biber salçası
1 küçük boy soğan
1 çorba kaşığı nar ekşisi
½ çay kaşığı kimyon
1 tatlı kaşığı toz biber
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı sumak
½ çay bardağı kıyılmış maydanoz (isteğe bağlı)
Yapılışı:
1.Soğanı soyun, dört parçaya bölün ve rondolayın.
2.Tüm malzemeleri geniş bir kapta karıştırın. Tüm malzemeler bütünleşip yumuşak bir kıvam elde edene kadar yoğurun.
3.Harçtan köfte büyüklüğünde parçalara koparıp parmaklarla sıkarak şekil verin.
Marul yaprakları ve limon dilimleri ile servis edin.