Bugün kötü bir gün ve ben berbat bir Hashimoto atağı geçirdim. Aslında hiç ama hiç halim yok, elim kolum da kalkmıyor; ancak bu tarifi bekleyen çok kişi olduğunu biliyorum. Zihnimin gerisinde bir ses sürekli hadiii diyor sanki.
-Anneciğim, büyüdüğümde bana telefon alacak mısınız?
-Alacağız.
-Kaç yaşına geldiğimde alacaksınız?
-16 yaşına geldiğinde.
-Kulaklık da alır mısın? Okula giderken müzik dinlerim.
-Olur kızım.
Sonunda.
Şimdi şöyle anlatayım. Ben her sabah kalkar, genellikle Bade’nin okulda kahvaltı saatinde yemesi için ayrı bir kahvaltı hazırlayıp paketlerim.
Hiç kendinizi içinde bulunmaktan zerre hoşlanmadığınız, nasıl olup da sürüklendiğinizi anlayamadığınız bir durumda buldunuz mu? İlla ki olmuştur.
Bu hafta hayatın bana verdiği limonlarla limonlu bir tart yaptım. Güzel oldu, unutulmaz oldu.
“Okula gitmek istemiyorum.” dedi geçen hafta. Geçirdiği hastalık sebebiyle ağzı burnu uçuk dolmuş, kan şekeri dengesizleşmişti.
Saat sabahın altı buçuğu. Üzerimde kolsuz siyah elbisem, ayağımda topuklu ayakkabılarım, elimde laptop çantam. Benden ayrılmak istemediği için ağlayan bebeğimi anneme bırakarak evden fırlıyorum.