Salgın öncesi hayatımıza dönüyoruz derken kendimizi yeniden evlere kapanmış bulduk. Basit şeylerin özlemini çekiyorum. Loş bir kafenin bir köşesinde anonim olmayı.
Haberleri duyar duymaz gözümü karartıp okula gidebileceğini söyledim. Önce inanmadı. “Açmazlar.” dedi.
Öğretmeni proje ödevi vermiş, her biri bir hikâye yazacakmış. Hikâyeleri bir kitapta toplayıp bastıracaklarmış. İlkokul sonu hatırası olacakmış.
“Sen ne yazacaksın peki?” diye sordum.
Ellerimin arasında önünde Bremen mızıkacılarının bir illüstrasyonu olan bir kitap var. Beyaz kaplı Engin Yayıncılık etiketli bir kitap. Kırmızı puntoyla Grimm Masalları yazıyor üzerinde.
Anksiyete içimde bir damar gibi atarken uyursam, tüm gece gerçekçi ve tedirgin edici rüyalar görüyorum. Önce saat üçte, sonra saat beş buçukta çalan iki alarma da müteşekkirim.
Küçücük bir çocuktum. Her kar yağdığında annem daire şeklindeki o tepside börek açardı. Bazen de mantı, çiğ börek yapar veya hamur kızartırdı.